Jane göle doğru koşarken rastladığı bulanığı bulanığa bilerek çarptı, sonra da "Özür dilerim..." deyip duraksadı ve devam etti, "Ahmak bulanık!" Sonra da kıza yeniden çarpıp kitaplarının yere düşmesini keyifle izledi. "Ardından da neyse seninle fazla uğraşamam, işlerim var." diye mırıldandı ve kıza bir kez daha bakıp gözlerini devirerek"Ahmak..." dedi ve hızla göle koşmaya devam etti. Göle varınca hemen bir ağaca tutunarak nefes alışverişinin normalleşmesini bekledi. Sonra da dev ağacın ferah gölgesine attı kendini.
Kuşların tatlı cıvıltısı ve ağaç dallarındaki yüzlerce yaprağın hışırtısı kulaklarını doldurmaya yetmemişti, yumuşak bir sesle güzel bir şarkıyı mırıldanmaya başladı. Gözlerini kapatıığı an başka dünyalara akmaya başlamıştı ruhu, bedeninden ayrılıyordu sanki. Üstündeki bütün yükler bir anda yok olmuştu, bu da onu rahatlatmıştı. Hep astığı suratına uzun zamandır ilk defa memnuniyet ifadesi yerleşmişti sanki. huzurun ve rahatlığın sarıp sarmaladığı bedeni de ruhu gibi uçacaktı neredeyse...