|
| Sanatçı Alımları | |
|
+76Sienna Syl O'Neil Gabriel Florent De Beau Adélaïde Bourque Catheriné Marcelline Glenn Wilson Meldrick Tempeston Emmett Josepe Miller Gregorios Pavli Azhemin Kanerva Vyacheslav Ilya Praslenko Malachy Grandley Aurora Diamond Juliet Nariel Izydor Caroline Laisaar Camilla Rivalta Saisiel Sudmella Nanami Shizuka Bandit April Way Dequan Jalen Way Mélania L. Mythique Letty Michelle Scott Genevieve Tessa Malfoy Elena Larisa Sergeevna Yulia Inessa Olegovna Anitchka Tanja Glazkova Nikolai Belaia Ardelia Marcelline Jacqueline Du Pré Lorraine Desrochers Klara Ivanov Madestie Delacrousé Failariel A. Lowett Dilara Tutku Toylan Elif Doğa Kayıkçı Albert Sven Hallstad İbrahim Emre Ürem Theoris Neith Busiris Amenhotep Busiris Arwin Jalen Crawford Christian Alexz Maxwell Charlie von Diederich Emânuelle Czechowïcz Veronicha Galinthias Angelique Gwyn Xetha Léxie Evely Lou'wers Letje Aurél Moneta Rosalié Donna Pietra Aphrodisia Dorés Nydeln Fanchone Lawrance Lizzié Auriän Andié Clariss Luisa Pietra E. Niggle Borland Franciné Widmore Méll Rachel Dilemma Nagihan Narin Sönmez Ethal Diego D'amire Acheron Leandros Crestencia Ethél Fletcher Marjorie Widmore Clarance Rothstein Elizabéth Adrianna Malfoy Lucréce Valentiné Lémieux Acantha W. Psyche Frances Sibi Chapman Felice Jade Mathé Lleweyn Chloris Julius Carvellion Euphoria Szôlôssy Marjoline Clodiën Desdemona Meadows Alexander Delahanty Aimee Leala Matisse Richard L. Guénon Maurellé Nemesis Argyris Stefan Dequarté Amortentia Cécile Derwent 80 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Letty Michelle Scott Oyuncu
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 76 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11270 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/06/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Ptsi 22 Haz. 2009, 17:29 | |
| *Letty Michelle Scott *Yaş: 20 *Oyuncu - Spoiler:
Sabahın erken saatlerinde uyunmak ona göre değildi. Zaten bu yüzden o ve geceler ayrılmaz bir ikili olmuştu. Sete gireceğinde bile, hep üzerinde uyku mahmurluğu olurdu işte böyle bir güne daha istemeden gözlerini açmıştı. İşini de bir eğlence olarak görüyordu. Hiç kimse ona kızamazdı. Çünkü ailesi bu sete girmesi adına büyük paralar dökmüştü. Let, hep ailenin dokunulmazıydı. Çünkü o soylu bir ailenin tek kızıydı. Çok tempolu geçen bir günün ardından gece gezip tozmak Let'i kendine getiren en güzel şeylerden biriydi. Gece uykusunun ne demek olduğunu pek bilmezdi çünkü genelde ya çekimlerde koşturuyor ya da disko ve barlarda eğleniyor olurdu. Yine böyle bir gecenin sabahıydı. Gözüne çarpan güneşle bir anda yataktan fırladı. Üzerindeki saten örtüyü bir tarafa atarak sabahlığını üstüne giydi. Malikanenin ihtişamlı merdivenlerinden aşağı doğru süzülürcesine yavaş bir şekilde salona doğru gitti. Kendisine hazırlanmış olan kusursuz kahvaltıdan bir şeyler yemeye başladı. Çayından bir yudum aldı ve hazırlanmak için odasına çıktı. O gün canı cici olmak istemiyordu. Yırtık kotunu ve sırt dekoltesi olan bir bluz giydi. Hafif bir makyaj yaptı ve saçlarını açık bıraktı. Büyük gözlüklerini göğsüne taktı ve spor ayakkabılarını giyerek dışarı çıktı. Hizmetlilerden birini yanına çağırarak motorunu hazırlamalarını istedi ve bu sırada mutfağa uğrayarak bir bardak daha çay içti. Sonunda hazır olan motorunun haberini aldı ve bahçeye çıktı. Motorun üstüne binmeden önce saçlarını kaskının içinde topladı. Yavaş yavaş gaza basmaya başlayarak kocaman bahçe kapısından hızla çıktı. Sete vardığında motoru yavaşlattı ve durdu. Daha motordan inmeden kaskını çıkardı bu sırada saçları savrulmuştu. Erkeklerin kendisine nasıl baktığının farkındaydı ama ilgilenmiyordu. Motorunu görevliye teslim etti ve sete doğru ilerledi...
| |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Ptsi 22 Haz. 2009, 17:36 | |
| | |
| | | Christian Alexz Maxwell Oyuncu ~ Manken
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 60 Yaş : 33 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11420 Ekspresso Puanı : 2 Kayıt tarihi : 23/04/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Salı 23 Haz. 2009, 12:43 | |
| Acaba benim rütbemin yanına manken de yazabilir misiniz? | |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Salı 23 Haz. 2009, 13:30 | |
| | |
| | | Mélania L. Mythique Solist ~ Elektro Gitarist
Mesaj Sayısı : 1 Yaş : 29 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11272 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 21/06/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Salı 23 Haz. 2009, 20:01 | |
| - Spoiler:
Sevmek ölmek mi demek? Yoksa ölmenin bir alt basamağı mıdır sevmek? Küçüklüğünden bu yana aşkın harika olduğu anlatılırdı Mélania'ya. Belki haklılardı, belki değil. Kimse doğrusunu kanıtlayamazdı. Doğru olduğunu varsayarsak, Mélania niye acı çekiyordu? Niye kendisini kızgın alevlerin içinde cayır cayır yanıyor gibi hissediyordu? Büyüklerin laflarına kapılıp kendisini bir erkeğin mükemmelliğine kaptırmıştı. Sonuç neydi peki, hayatında kocaman bir boşluk. Burdan çıkarılan diğer sonuç ise büyüklerinin yalan söylediğiydi. Peki niye? Niye, çocuklarının böyle bir acı çekmesini sağlamışlardı? Cehennemden beter bir hayat. Onsuz... Hayır, yaşayamazdı onsuz. Aşk harika bir şeyse, harikalık uğruna canını vermek istiyordu. Eyer o yoksa hayatında, ruhu da bedeninde olmamalıydı. Hayat bu kadar adaletsiz olamazdı ayrıca. Bir gün onu sana verip sevindirir. Hayatın adaletli olduğuna inanırsın, en mutlu günlerini yaşarsın. Ertesi gün ise, tekrar elinden alır ve sana gerçek yüzünü gösterir. Dünyanın en kötü insanı bile düşmanına böyle bir oyun uygulayamazdı. Peki hayatın ne kastı vardı bu küçücük cana? Tek bir kişi için atan bu minnacık kalbi niye durdurmak için bu kadar hevesliydi? Tamam, eskiden gerçekten kötü bir kızdı Mélania. Ama o, bütün hayatını değiştirivermişti Mélania'nın. Onun yanında bir melekten farksızdı. Çünkü karşısındaki bir melekti. Meleğin yanında kendisi nasıl şeytan kalabilirdi ki? İşte en büyük yanılgıyı burada yapmıştı. Onu bir melek sanmıştı. Kanatsız bir melek... Bir gün, bir hafta, bir ay... Sonra ise, melek yavaş yavaş kırmızıya dönüşmeye başlamıştı. Gün geçtikçe kıpkırmızı boynuzları, kuyruğu ve çatalı çıkmaya başlamıştı. Ama aptal Mélania bunu ancak bütün özellikleri tamamlandıktan sonra farketmişti. O aslında bir şeytandı, aldatıcı bir şeytan. Melek görünümlü hem de... Başka bir kızla aldatmıştı Mélania'yı. Böyle biri şeytandan başka ne olabilirdi ki? Bunu gördüğü günkü görüntü gözünün önünden ayrılmıyordu. Hayır hayır... Düşünmemeliydi bunu. Daha fazla acıya ne gerek vardı? Aslında bu ruh bedenden ayrılsa... İşte o zaman Mélania rahata kavuşurdu. Zaten kimse anlamıyordu Mélania'yı. Kime dert yansa hepsinin cevabı aynıydı: "Sen daha küçüksün." Küçük mü? 15 yaşındaydı, aşkı anlayabilecek yaşta. Gönlünü bir prense kaptıracak yaştaydı, kaptırmıştı da. Ama o prens... Artık yoktu Mélania için. Hayat da o gün bitmişti işte. Peki bu nefes alışlar neden? Her nefesinde Alexandér varsa niye nefes alıyordu ki? Kalbinin her atışı Alexandér içinse niye atıyordu ki kalbi? Durdurmalıydı bu zorunlu ihtiyaçları. Alexandér'sız olmalıydı. Bedeni Alexandér'ın olduğu yerde olacaksa bile ruhu olmamalıydı. Huzur o zaman açığa çıkacaktı.
Evet, Mélania sonunda kararını vermişti. Sonu Mélania için mutlu olacak bu karar belki diğer insanlar için kötü olacaktı ama kimin umrunda?Mélania'yı umursayan mı vardı sanki... O 'küçücük' bir çocuktu daha. Arkasından en fazla bir iki gün ağlanır, unutulurdu. Ama biraz beklemeliydi bunun için. Yarım saat kadar daha. İlk olarak hazırlaması gereken birkaç şey vardı. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş yüzüne baktı aynada. Yüzü ıpıslaktı. Elinin tersiyle şöyle bir sildikten sonra masasının çekmecesini açarak bir parşömen, tüy kalem ve mürekkep çıkardı. Hıçkırmasını kesemiyordu ama bu yazı yazmasına engel değildi. Aslında, yazamıyordu da. Bir-iki kelime yazıyor ardından kağıdı buruşturup yere atıyordu. Onbeş dakika kadar sonra yazmayı bitirdi. Kağıdı iki kere katladıktan sonra cüppesinin cebine koydu. Aynanın karşısına geçip kendisine son kez baktı. Derin bir nefes aldı ve kendinden emin bir şekilde yola koyuldu.
Yarım saat sonra Kızıl Güneş Gölü'ne vardı. Burası Alexandér ve Mélania'nın tanıştığı yerdi. Mélania'nın hayatı burda başlamıştı, burada da sona erecekti. Haberlerden biliyordu, bu gölün karaya olan en yakın bölümü bile en az dört metre derinlikteydi. Pek göl denilemezdi belki de. Ama saf bir temizliği vardı. Mélania'nın en sevdiği yer olmuştu burası hep. Güneş batarken burası dünyanın en harika yeri olurdu. İsmi de burdan geliyordu zaten. Mélania saatine baktı. Akşam oluyordu. Yani kısa, çok kısa bir süre sonra Güneş alçalmaya başlayacaktı. Mélania'nın sonuna da o kadar az kalmıştı işte. Dünya denilen bu cehennemden kurtulacaktı. Bütün insani acılardan beraat edecekti sonunda. Hapisten af çıkarılmak gibi bir şeydi. Mutluluk... Az sonra olacakları düşününce bir an içi ürperdi, korktu. Ama vazgeçemezdi. Alexandér'ı başka kızın kollarındayken yaşayamazdı. Birkaç uzun dakikadan sonra hava kızıl bir renge dönüşmeye başladı. Evet vakit gelmişti. Mélania göle biraz daha yaklaştı. Cebinden katlanmış küçük kağıdı çıkarttı ve bulunduğu yerine hemen yanına, yere bıraktı. Birkaç küçük adım daha attı göle doğru. Kollarını yanlarına doğru açtıktan sonra bedenini o serin sulara bıraktı.
'Şlap..' Suya çarpış sesi kulaklarında yankılandı. Evet bütün bedeni suyun altındaydı artık. O an kafası dank etti. Hayır ölmemeliydi, savaşmalıydı. O ölünce Alexandér'ı yine başka kızların kolunda olacaktı, o zaman ölmek niyeydi. Ama artık çok geçti. Mélania ne kadar çabalarsa çabalasın kurtulamıyordu bu mavi güzellikten. Sanki bir güç onun suyun dibine çekiyordu. Kollarıyla çırpınmaya başladı. Bağarmaya çalıştıkça su yutuyordu. Evet, işte hayatın sonu. Çabalamak boşunaydı. Her şey bitmişti artık. Yavaşça gözlerini kapadı. Ne olacaksa olmalıydı. Suyun çekim kuvveti yavaşça azaldı. Teninde oluşturduğu dalgaların kuvvetini hissetmiyordu artık. Genizini yakan bir hava dalgası, o kadar. Onun dışında tamamen huzur. Önceden yaşadığı huzurun bin kat fazlası hemde. Evet, galiba ruhu bedeninden ayrılmıştı artık. Alexandér'ı tam anlamıyla serbestti şimdi. Mutlu olmasını diliyordu. O zaman Mélania'nın ruhu da rahat ederdi.
Birkaç saniye kadar sonra olmalı Mélania büyük bir acı hissetti. Bir tokat gibi. Cenette de acı var mıydı? Fiziksel acı yani. İncil'de hiç de öyle anlatılmıyordu. Bir de o sesler. O tanıdık ses... "Mélania..." Kesinlikle cenetteydi. Bu sesin sahibi de huri'nin erkek hali olmalıydı. O esnada tekrar bir tokat yedi. Bu tokatla beraber Mélania'nın gözleri hafifçe açıldı. Burası cennet olamazdı değil mi? Tıpatıp Kızıl Güneş Gölü'ne benziyordu. Kucağında durduğu kişi ise... "Alexandér" diye mırıldandı Mélania. Alexandér elindeki kağıdı kenara koyup Mélania'nın yüzünü okşamaya başladı. Sesi titrek çıkıyordu. Telaşlı gibiydi. "Şükürler olsun.. Seni kaybettim sandım, sevgilim Oh neyseki yaşıyorsun. Lütfen, lütfen bunu bir daha bana yapma." Sesi o kadar gerçekti ki... Teninin sıcaklığı... Gözleri tam olarak açılmıştı artık. Yerden destek olarak yavaşça dikleşti. Hayır, ölmemişti. Karşısındaki de gerçekten biricik aşkı Alexandér'dı. Onun kurtarıcısı... Dayanamayıp ağlamaya başladı. Alexandér ise daha da sıkı sarıldı Mélania'ya. Mélania ondan uzaklaşmak istedi, tekrar aynı acıyı yaşamamak... Ama elinde değildi. O sıcacık kolları bulmuşken tekrar bırakamazdı. Sonsuza dek böyle kalabilirdi. Gözleri bin ton ağırlığında gibi geliyordu şuan ona. Açık tutmak o kadar zordu ki. Ama biraz daha izlemek istiyordu onu, bu anın tadını çıkartmak. Ama başaramadı bunu. Mavi gözleri yavaşça kendini bulunduğu durumun huzuruna bıraktı. Mélania Luciana Mythique ~ 17.5-18 yaşlarında ~ Solist/Elektro Gitarist
Serbest çalışıyorum.. Bütün mekanlarla anlaşma yapabiliyorum ^^
| |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Perş. 25 Haz. 2009, 21:32 | |
| | |
| | | Dequan Jalen Way Şarkıcı ~ Gitarist
Mesaj Sayısı : 2 Galleon : 11262 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 26/06/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları C.tesi 27 Haz. 2009, 20:25 | |
| | |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları C.tesi 27 Haz. 2009, 23:04 | |
| | |
| | | Bandit April Way Bas Gitarist
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 250 Yaş : 31 Kan statüsü : Safkan. Galleon : 11274 Ekspresso Puanı : 1 Kayıt tarihi : 28/06/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Paz 28 Haz. 2009, 13:51 | |
| Bandit April Way 18 Bas Gitarist. Dwayne, Nagihan, Issa, Howard falan benim işte. | |
| | | Elizabéth Adrianna Malfoy Perfect Li(f)e Yazarı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 1443 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 12571 Ekspresso Puanı : 41 Kayıt tarihi : 15/02/08
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Paz 28 Haz. 2009, 13:58 | |
| | |
| | | Nanami Shizuka Manga-ka
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 33 Kan statüsü : Safkanım ? Bi derdi olan ? xD Galleon : 11265 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 28/06/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Paz 28 Haz. 2009, 20:37 | |
| Nanami Shizuka ~ 17 ~ Manga-ka ~ Theoris Neith Busiris (bknz: diğer üyelik) | |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Paz 28 Haz. 2009, 22:28 | |
| | |
| | | Saisiel Sudmella Şarkıcı
Mesaj Sayısı : 15 Yaş : 39 Kan statüsü : 3/4 Melez : DD Galleon : 11243 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 06/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Ptsi 06 Tem. 2009, 21:02 | |
| Saisiel Sùdmella 24 Şarkıcı Diğer üyeliğim Julia Leppänen | |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Salı 07 Tem. 2009, 23:36 | |
| | |
| | | Camilla Rivalta Serbest Gitarist ~ Yazar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 80 Kan statüsü : Melez Galleon : 11236 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Cuma 10 Tem. 2009, 14:31 | |
| Camilla Rivalta 30- Spoiler:
Boş zamanlarını değerlendiriyordu Anitchka, fazla sık elde edilemeyen boş zamanlarını. Bu zaman diliminden birini geçirmek için hazırlanmış, ssiyah pantalonunu ve lacivert çizgili tişörtünü üzerine giymişti. Zorunluluktan ve gereklilikten, FBI kimliğini ve silahını çantasına atarken biletin de orada olup olmadığını kontrol etti. Müziğin hazzına ve operanın büyüleyiciliğine hazır hissediyordu kendisini arabaya binerken. Çantasına attığı kimliğinin ve silahının bu gece çok gerekli olacağından habersiz, kendisini sadece doyurucu müziğe hazırlamıştı.
Biletini görevliye gösterip, önünde durmuş çantasında bir şey arayan teyzeyi kibarca kenara itti. Kalabalığı takip ederek opera salonuna girdiğinde, sahnenin önündeki ve koltukları aydınlatan ışıkların kalitesi gözlerini aldı. Alışmaya çalışırken yerini buldu, neyseki sahneyi görmek için yanında dürbün getirmesine gerek olmayacak bir yerdi onunkisi. Koltuğuna yayılırken, yavaş yavaş doluyordu salon. Önemli bir geceydi bu Los Angeles'in müzik severleri için. Bugün büyük bölümünde sahne alacak olan sopranoyu da beğeniyle izlerdi Anitchka. Müziğe olan ilgisinin, bu gece pek işe yarayacağını hala bilmiyordu. Herkes yerlerine oturduğunda ve fısıltılar yavaş yavaş frekansını düşürdüğünde Anitchka telefonunu sessize almış, perdenin açılmasını bekliyordu sabırsızlıkla. Salonun kapısı seyircilere kapanırken, perdenin açılıp sahnenin yerine sürünürken çıkardığı sesi duyan Anitchka, başını seyircilerin üzerinden sahneye kaydırdı. Ve, daha ne olduğunu bile anlamadan büyük, şaşkınlık ve korku dolu bir çığlık duydu. O çığlığı başkası izledi ve Anitchka insanlar hızla ayağa kalkıp sahneye hücum ederken çoktan ayaklanmış, çantasından hızlı bir refleksle silahını ve kimliğini çıkarmıştı. İnsanların arasından geçip sahneye ulaşmaya çalışıyordu ama çığlıklar, telaş ve korku ona engel oluyordu. Neyse ki kimliğini gösterip yüzüne doğru " FBI " diye bağırdığı insanların çoğu ona yol veriyordu. Sahneye ulaştığında, kenarlardaki merdivenlerden kendisine yakın olanına doğru koştu Anitchka.
Onu sahneden indirmeye çalışan görevliye sertçe kimliğini gösterip silahıyla belini ittirerek onu kenara çekti. İplerle mikrafonun önüne bağlanmış olan cesedi gördüğünde, o korkunç çığlıkların nedeni olan dehşeti hissetmediği gibi, hissettiği tek duygu şaşkınlıktı. Kendisine ayırdığı bu gecede böyle berbat olmuştu ama o, yapması gerekenin insanları sakinleştirmek ve katili bulmak olduğunu bilecek kadar deneyimli bir ajandı ve kendisini düşünmüyordu. Cesedin yanına koştu ve adli tıpın kurallarını bildiği için ona dokunmamaya çalışırken kızın ince, alımlı ve güzel bedenini inceledi. Boynundaki derin yara izi, bir neşter iziydi. Bu hiçbir şey bilmeyen, narin kızdan ne istemişti Albert? Yo hayır, niye aklına ilk gelen buydu ki? Kız bir neşterle öldürülmüştü evet, hatta çok güzeldi ve kadın olması bile yeterliydi ama tüm bunların Albert'i gösterdiğinin saçma olduğunu söyleyip durarak kendisini ikna etmeye çalışıyordu Anitchka. Bunca insanı dehşete düşüren, başarılı bir opera sanatçısını öldürerek oldukça büyük bir adım atmış olan kişinin Albert olduğuna inanmak zor geliyordu ona. Bunun olması demek, bir ajan olarak elinden hiçbir şeyin gelmemesi demekti. Albert'i yakalayamazdı, hayır. Ona asla bunu yapamazdı. Keşke burada olmasaydım diye mırıldandı Anitchka. Sahnenin ışıkları, olayı inatla göz önünde sunarcasına aydınlatıyordu cesedi. Kızın, gözleri açık, donmuştu. Başı yerinden koptu kopacaktı ve böyle, oyuncak bir bebeğe benziyordu. Sanki eğlence isteyen küçük bir çocuk tarafından boynu kırılmış gibiydi. Bu yaramaz çocuğun, Albert olmasından korkuyor, bir yandan da bu olursa ona çok daha hayran olacağını düşünüyordu. Çünkü Albert, büyük bir skandal yaratmıştı ve tüm gazeteler, FBI, tüm adli tıp ve adli polis ondan sözedecekti bu hafta. Hiç durmadan katil hakkında yazılar, soruşturmalar çıkacaktı ve Albert, ustaca işin içinden sıyrılacaktı. Ama, her şeyi onun yapmış olduğundan yola çıkarak düşünmekten vazgeçmeliydi Anitchka! Bu Albert değildi. Yakalanması olasıydı, adli tıp cesedin üzerinde iz bulabilir, tanıklar veya şüpheliler olabilirdi. Anitchka, şaşkınlıkla içinden Albert'in yakalanmamasını dilerken buldu kendisini.
O sırada onu düşüncelerinden koparırcasına sert bir darbe hissetti sırtında. İnsanlar cesede ulaşmaya çalışıyorlardı ve bunca çıldırmış insandan birini gözden kaçırmış olmalıydı görevliler. Cesedin yanına yaklaşabilmiş, belli ki Katie'ye hayran olan genci sertçe geri ittirerek, karmaşanın içinde sesini duyurmaya çalıştı " Hey, çabuk uzaklaş! " Genç, elindeki silahtan ve kimlikten korkmuş olacak ki geri geri koşarak sahneden indiğini gördü Anitchka. O sırada, önemli bir şeyi unuttuğunu fark ederek binlerce küfür savurdu kendisine. Neyseki fazla geç değildi hala. Hızla telefona sarıldı " FBI, Ajan Kronskaya, 1156, acilen Fairytale Opera ve Bale Binasına bir FBI ekibi istiyorum. Acilen. " Los Angeles FBI'dan tanıdığı isimleri ekledi son söz olarak ve telefonu kapatıp cebine sıkıştırdı aceleyle. L.A. polislerinin hiçbir şey beceremeyeceğini bilecek kadar fazla görev yapmıştı FBI'da. Onların tek yaptıkları milleti sakinleştirmek, ve ' sadece işimi zorlaştırıyorsunuz ' sözünü tekrarlayıp durmaktı, bir makine gibi.
Neyseki fazla geçmeden, Anitchka kızın boynundan akan kanlara bakarak bunun Albert olup olamayacağını kafasında tartışırken Ajan Rowes'ın tanıdık, kalın sesini duydu. “Beyler, buradan sonrasını biz devralıyoruz. Cesedin başından ayrılın lütfen. İfadesi alınması gereken herkesi toplayın ve mekanı boşaltın. Hızlanın beyler! Pazar kahvaltısında değiliz!” FBI, salona giriyordu. Gözlerini kapıdan hızla giren ajanları incelemeyle meşgul etti bir süre. Ardından sahneye fırlayan ajan Rowes'ın yanına koştu, ona kimliğini gösterip kendisini tanıtırken hala Albert hakkında bildiklerini söyleyip söylemeyeceğinden emin değildi. Ama, konuşurken, bunu asla yapamayacağını anlamıştı. " Ben Ajan Anitchka Kronskaya. Kaliforniya'dan. Ceset gösterinin başlama saatinde, perde açıldığında aynen bu şekilde görüldü. Hiç kimse ona temas etmedi. Kıza, aynı zamanda tecavüz edilmiş olmasından korkuyorum. Sanırım sende, katilin böyle güzel bir sanaçtıyı öldürürken kendine bir pay çıkaracağını tahmin edebiliyorsundur Rowes. " Onlar konuşurken, diğer FBI ajanları sahneye çıkıyor, cesetin etrafında toplanıp incelemeye hazırlanıyorlardı. Sahneyi devralan yeni oyunculara benziyorlardı.Adli tıp ve adli polisler de yolda olmalıydılar.
Gözlerini bir cesede, bir Rowes'a kaydırırken Anitchka kendisini güçsüz hissediyordu. Silah, kimlik, hepsi yok olmuştu şimdi. Dehşete düşmüştü şimdi, geç hücum ediyordu duygular vücuduna. Ama dehşetinin nedeni, Katie'nin ölümü değildi. Çok daha korkunç ölümler, onu sarsan şeyler görmüştü Anitchka. Onu dehşete düşüren, bunun Albert olabileceği olasılığıydı. Ve kendisini arada kalmış hissediyordu. Şüphesini dile getirmek ile dile getirmemek arasında. Başı ağrımaya başlıyordu şiddetle, ama o bunu umursamadan, seçimini yapmasında yardım edecek olan anıları hatırlıyordu inatla.. Albert'in ona neşeyle, evet neşeyle, öldürürken aldığı zevki anlatarkenki anılarını, pizza yiyişlerini, Romana ve Brenda'yı onunla buluştururşunu hatırlıyordu. Kendisini gittikçe daha darda hissediyor, ama inatla söylemiyordu Rowes'a hiçbir şey. O ise çaresizce cesetten bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu. Katil çoktan izlerini silerek kaybolmuş olmalıydı. Anitchka gücünü toplamalıydı yoksa Rowes bir şeyler çakabilirdi. Kendisini her zamanki gibi arada kalmaktan ve düşüncelerinin yaptığı baş ağrısından sihirli değnekle yapılan bir büyü misali kurtaracak olan tek bir kişi tanıyordu. Ve nedenini daha kavrayamadan, telefonuna Lucien'in numarasını tuşlamış, dıtlamalardan sonra sessizce mırıldanmıştı. " Lucien, üzgünüm ama buna ihtiyacım var. Bir şeyleri çözmekte üstüne yok ve yardımına ihtiyacım var. Fairytale opera ve bale binasına gelmen mümkün mü? Yalvarıyorum.. " Sesinde gerçekten de onda pek görülmeyen bir yalvarış vardı. Birkaç gün önce, Lucien'in kendisini yardımcısı yapmasını isteyişi geldi gözlerinin önüne. Ve o anın olmuş olmasından dolayı büyük bir rahatlık hissetti beyninde. Telefonu kapattığında, Lucien'in yola çıktığını düşünerek rahatlamaya çalışıyordu. Onun kendisine ne şekilde veya ne kadar yardım edeceğini bilmiyordu. Sadece tek bildiği onu burada istiyor olmasıydı. Geçici olarak bir FBI ajanının yardımcısıydı ve burada olmasında hiçbir sakınca yoktu. Kararını vermesinde, ya da aslında çoktan katilin büyük bir olasılıkla Albert'in olduğunu bildiği halde diğer olasılığı yani diğer katili bulmasında yardımcı olabileceğini düşünüyordu.
' Serbest Gitarist ' | |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Cuma 10 Tem. 2009, 14:34 | |
| | |
| | | Camilla Rivalta Serbest Gitarist ~ Yazar
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 80 Kan statüsü : Melez Galleon : 11236 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 10/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Cuma 10 Tem. 2009, 14:49 | |
| Rütbeme, Yazar da ' eklenebilir' mi? ^^ teşekkürler.. | |
| | | Caroline Laisaar Müzisyen
Mesaj Sayısı : 1 Galleon : 11231 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Paz 12 Tem. 2009, 14:36 | |
| # Caroline Sven Laisaar # 21 # Müzisyen # Lisa Wanders diğer üyeliğim. | |
| | | Juliet Nariel Izydor Ressam
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 9 Yaş : 36 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11220 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 20/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Ptsi 20 Tem. 2009, 01:09 | |
| Juliet Nariel Izydor 23 Ressam - Spoiler:
Uyanmıştı. Yatakta hareketsizce durmuş çarşafı sıkıyordu. Doğanın dengesine inat kımıldamak istemiyordu. Eylemsizlik ilkesine direnebilir miydi daha fazla? Sanki doğrulduğu anda, hayatın sonunda karşılaşılan kaçınılmaz gerçeğin tam tersi olacak; bedeni kalkacak ve ruhu yatakta kalacaktı. Usulca gevşetti yumruklarını. Çarşafa geçmiş tırnaklarından kan çekilmiş, parmak uçları yatağın örtüsü gibi beyazlaşmıştı. Nefes almayı unutmuş gibi aceleyle derin bir nefes çekti içine. Tutmaya başlamasının sebebi neydi bilmiyordu. Kendi kendine söyleyecek söz arıyordu şimdi. İkna yeteneğinden fersah fersah uzaktaydı. Derin nefesler Hufflepuff’lı cadıyı neye hazırlıyordu bilmiyordu; ancak tek kanıksadığı gerçek, dersliğe gitmemek için elinden geleni yapmaya hazır olan bir psikolojik kalkan oluşturduğuydu. Düşüncelerinin bile içinden geçemeyeceği kadar sıkı ve güçlü bir kalkan… Biri ona büyü yapmış gibi bedenini kontrol edemeyerek yataktan doğrulduğunda, tıpkı diğerleri de kendisi gibi hazırlanıyorlardı. Zavallı bedenlerin hayata ayak uydurmuş hallerine acımamak elinde değildi. Monotonluk yüzünden sadece uyumak ve ağlamak isteyen bir bebeğe dönüşmüştü sanki. Aklı söylenenleri algılamakta gecikiyor, kırık kalbi ise geçmişin etkisiyle daha yavaş çarpıyordu.
Güçlükle hareket ettirdiği dolabın kapağının savruluşu, aslında sandığı gibi her şeyin yavaş ilerlemediğini gösteriyordu. Kendine hakim olmak konusunda, fırtınadaki bir gemi kadar yetenekli olabilen genç cadının yüzünde geçici kırışıklıklar belirdi. Mimiklere bağlı ve rahatsız edici bu büzülmelerin sebebinin, güneşin pencereden içeri habersizce giren ulakları olduğunu anladığında biraz olsun sandığı kadar karanlık bir dünyaya uyanmamış olduğuna sevindi. Pencereden çektiği bakışlarını yeniden parfümü üzerine sinmiş kıyafetlerine çevirdiğinde, içlerinden en ince olan cüppeyi askısından indirmek üzere ellerini uzattı. İnce tenine değen keten ve kaşmir karışımı el yapımı cüppenin üzerindeki Hufflepuff armasının ışıldayışına sıkıntıyla baktı. Hızlı bir hareketle yatağının üzerine attığı cüppeye bakmadan elini ve yüzünü kabuslarından temizlemek için lavaboya doğru ilerledi. Kımıldanmalar artıyordu Hufflepuff kızlar yatakhanesinde. Kendisi gibi, Karanlık Sanatlar profesörünün Edward olduğunu bilenler mutlu oluyorlardı. Çünkü o bir Hufflepuff mezunuydu. Ancak Paula’nın şimdiye kadar gördüğü Hufflepufflarla alakası bile yoktu. Kendi kişiliği ile onunkini kıyasladığında, Seçmen Şapka’yı yanıltacak kadar güçlü bir büyü ile gönderilmiş bir casus olduğunu düşünmüştü küçüklüğünde. Birinci sınıf olmanın verdiği acemilikle çoğu insanı yanlış değerlendirip ardından sağlam dostluklar kuran kumral cadı, aynı zamanda sınıf başkanlığı yaptığı Edward’la bir türlü aradığı kontağı yakalayamamıştı.
Düşünceleri, Hogwarts’ın sınırları içerisinde, binlerce değişik yaratığın, görülen ya da görülemeyen, hissedilen ya da hissetmek için bile yeterli vakit veremeyecek kadar ölümcül olan diğer varlıkların olduğu Yasak Orman’da; İhtiyaç odasının şöminesinden gelen sıcaklığın, hararet dolu yüze yansıyışında gezindi. ‘’ Hatıralar. ‘’ Ağzından çıkan tek kelimelik cümlenin hırıltısı, yatakhanedeki en sessiz anı bulmuştu. Yanı başında uyuyan binadaşlarından birinini sorgulayan sesini tek cümleyle geçiştirdi. ‘’ Yok bir şey. ‘’ Çoktan elini ve yüzünü soğuk su ile ferahlatmış olan Lilith, geç kalmak için özellikle yapıyormuş gibi yavaş yavaş giyindi. Kollarını içine soktuğu gömleğin soğuk kumaşı tenine her değişinde tüyleri diken diken oluyordu. Ancak korkularının etkisi yanında, bir karıncanın aslanla savaşması kadar komik görünüyordu. Saniyelik titreme nöbetlerinden birini ustaca geçiştirdi derin bir nefesle yamayarak ve ardından, asasını cüppesinin bu amaç için dikilmiş cebine yerleştirip, sarı siyah dekore edilmiş, her zamanki sabah hareketliliğini yaşayan Hufflepuff Kızlar Yatakhanesi’nden çıktı.
Tahta kapının üzerinde, ardında bambaşka bir dünya varmış gibi bir izlenim yaratan portrenin gündüz selamını kibarca yanıtladı. Ne yazık ki portre, Paula’nın çok da kibar olmadığını düşünüyor olmalıydı. Kızın başını bile kaldırmadan selam veren halini yadırgamış olacak ki, merdivenlere yönelen Hufflepuff’lı cadı hakkında söyleniyordu. ‘’ Oh Helga, kemiklerin sızlıyor olmalı. ‘’ Tek kaşını kaldırıp ağız bükerek omuz silkti kumral cadı. Basamaklarda hızla ilerliyordu. Bir şeyler yemeye niyeti yoktu. Zaten iştahı da kapalı olduğundan erken yetişeceği dersliğe, Edward’ın da erken gelmemesini umuyordu. Nihayet merdivenlerden sonuncusunu da, dizinin üzerindeki kaslardan bir bölümünün ağrıdığını hissederek çıktığında dersliğe gelmişti. Aşağıya bakan gözlerini kaldırıp açık kapıda sabitledi. İçeride birkaç kişinin sesi duyuluyordu. Yorgunluğu iki katın yüksekliğinden değil, içerde onu bekleyen sürprizlerin tanıdıklığındandı. Dersliğin kapısından içeri girdiğinde Hogwarts’a ait taş duvarların kokusu da, binadaşlarının tanıdık yüzü de onu rahatlatmadı. Girişinin ardından anlaşmış gibi rüzgarlarıyla birlikte içeri doluşan beşinci, altıncı ve yedinci sınıf, her binadan öğrencinin gürültüsü kesildiğinde, o bilindik sesin tokluğu ve cezp edici tınısı kulakları doldurmaya başlamıştı.
Havada beliren sapasağlam ellere, Edward’ın sesini yeniden duyana dek anlam veremedi. Ancak açıklama yapmada gecikmeyen Karanlık Sanatlar profesörü, ellerin işkence için kullanılan bir büyü ile, derilerinin parçalanmasını sağlamalarını istiyordu. Dersin müfredatına mı yoksa büyücünün mizacına mı bilinmez, Paula’nın gözleri anlayışla devrildi. Önünde havada sallanıp duran ele bakıp, iğrendiğini hissetti. Deri parçalandığında içerisinden kan da çıkacak mıydı peki?! Sorgulamadan profesörü aradı sınıfta gözleri. Herkese kendini kanıtlamak için duruşundaki kibri bile aynen saklamıştı. Eski binadaşı, taze profesör Ryan…Onunla ilgili içinden söyledikleri bile garip gelirken, profesör edasıyla duruşuna nasıl alışabilecekti. Alışmasından ziyade korkuları daha ağır bastığından, çekinerek nasıl başarılı olabilecekti. Yalnızca önünde parçalaması gereken, bileğinden kesik gibi duran garip organa dikti gözlerini. Asasını ince parmakları arasına aldı. Ve kelimelerin işkenceye dönüştüğü kırmızı ışığı takip etti gözleri. ‘’ Sectumsempra! ‘’
| |
| | | Aurora Diamond Ses Sanatçısı
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 12 Yaş : 30 Kan statüsü : Safkan Galleon : 11212 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 22/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Çarş. 22 Tem. 2009, 14:35 | |
| İsim: Aurora Diamond Yaş: 21 Grubun Adı, istenilen mevki: Ses Sanatçısı (tek) Örnek Rp: - Spoiler:
| |
| | | Malachy Grandley Gryffindor 6. Sınıf Öğrencisi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 354 Yaş : 29 Kan statüsü : Melez. Galleon : 11380 Ekspresso Puanı : 37 Kayıt tarihi : 12/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Çarş. 22 Tem. 2009, 17:27 | |
| Şu ana kadar gelen başvurular değerlendirilmiş, rütbeleriniz verilmiştir. ^^ | |
| | | Vyacheslav Ilya Praslenko Çyorniya Pravda Editörü
Mesaj Sayısı : 2 Galleon : 11209 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 23/07/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Cuma 07 Ağus. 2009, 19:01 | |
| - Spoiler:
Gözlerimi kırpıştırarak güneş ışığına bakıyordum. Yorgan aşağıya düşmüştü, fakat buna aldırmam için bir neden yoktu. Sıcak, gayet nahoş biçimde yatakhaneye vuruyor ve vücudumda boncuk boncuk terler oluşmasına yol açıyordu. Üzerimdeki terleri yatak örtüsüne silerek kalktığımda ilk işim, pencereleri açarak mekanı havalandırmak olmuştu. Giyinmek için tam gardıroba yönelecektim ki, unuttuğum bir şey olduğunu fark ettim; perdeler sonuna kadar açıktı. Asamı çekip basit bir büyüyle onları kapattıktan sonra cüppemi hızlıca üzerime geçirdim, yeni bir günün son hazırlıklarını yapıyordum.
Merdivenleri sessizce inerken bugün Sihirli Yaratıkların Bakımı'na gireceğimizi hatırladım. İlk dersten profesörle ilgili edindiğim olumlu izlenimin burada da devam etmesini umuyordum. Tabii aynı şeyi Patlar Uçlu Kelekerler için söyleyecek durumda değildim. İğrenç kıskaçları ve ani bir "pat" sesiyle havaya karışmaları bu yaratıklarla pek samimi olmayacağımı göstermekte yeterli olmuştu. Nitekim derse girdiğimde profesör kendini yeniden tanıtıp geçen dersteki konumuzu sorunca tüm sınıftan gelen tiksinti nidaları da bu fikrimde yalnız olmadığımı açıkça belli ediyordu.
Profesör nihayet daha önemli yaratıklarla ilgileneceğimizi söyleyince rahatladığımı belli eden bir şekilde vücudumu germeye başlamıştım. Nitekim asasını sallayıp kafesin üzerindeki örtüyü savurunca bu sefer işleyeceğimiz hayvanın gayet etkileyici olduğunu inkar etmek, herhalde ciddi bir önyargı sahibi olmayı gerektirirdi. Yaratığın ismi de görünümüne yakışır zarafetteydi: "Unicorn"
Bunların kurtadamdan daha hızlı olduklarını öğrendiğimde merakla karışık bir hayranlık uyanmıştı içimde; fakat bu, profesör unicorn öldürenlerin lanetleneceğini söylediğindeki şaşkınlığımın yanında oldukça hafif kalıyordu. Hayvan avcılarının bu yaratıktan pek hoşlanmamalarının nedeni bu olsa gerekti. Saçları iksir yapımında kullanıldığına ve bu işin sonunda tüm iksir uzmanları lanetlenmediğine göre; öldürmeden de tüylerini verebilecek kadar canayakın olmalıydılar.
Taylar geliştikçe altından gümüşe, sonra da beyaza dönüşüyor ve kafesteki yaratığın zarif görünümünü alıyorlardı. Bebekken erkek çocuklara olan güvenleri, büyüdüklerinde kadınlara yöneliyordu. Eh, bundan pek memnun olduğum söylenemezdi tabii. Ama profesöre de erkek olmasına rağmen güveniyorlarsa ve profesör "erkek çocuklar" sözünü özellikle vurguluyorsa yetişkin olduğumda binicilik yeteneğimi unicorn'larda göstermemem için hiçbir sebep yoktu.
Profesör, tek boynuzlu at kanının lanetli olduğunu bir kez daha vurguladıktan sonra -sanırım bu, öğrencilerin yasak orman maceralarında bu yaratıklara rastladıklarında onların bunu akıllarında bulundurması içindi- ödevi açıklamıştı; bu, at adamlarla ilgili bir parşömendi. Ödevle ilgili tüyoları mantar panoda bulabileceğimizi söylediğinde zil çalmıştı. Bahçeye dönüp manzaraya son bir kez baktım ve mantar panoya bakmak üzere sınıftan ayrıldım.
*Başka bir sitede yaptığım rp.
İsim:Vyacheslav Ilya Praslenko Yaş:22 Meslek: Buz Patencisi ~ Şair | |
| | | Euphoria Szôlôssy Vendéglője Restorant Sahibesi
Ruh hali : Mesaj Sayısı : 862 Yaş : 32 Kan statüsü : Safkan ~ O dahil kimse bunu bilmese de. Galleon : 12110 Ekspresso Puanı : 35 Kayıt tarihi : 21/03/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Paz 09 Ağus. 2009, 11:50 | |
| Editörlük için de bir başvuru yaptığınızdan rütbenizi veremedim. Bana bir pm atarak hangi rütbeleri istediğinizi açıklarsanız halledebilirim. | |
| | | Azhemin Kanerva Müzisyen
Mesaj Sayısı : 213 Yaş : 29 Kan statüsü : Muggle. Galleon : 11186 Ekspresso Puanı : 2 Kayıt tarihi : 11/08/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Salı 11 Ağus. 2009, 19:45 | |
| Azhemin Kanerva. 23. Müzisyen yeterli. Bkz:Sidonia Scarlet. | |
| | | Gregorios Pavli Şair ~ Yazar
Mesaj Sayısı : 1 Galleon : 11167 Ekspresso Puanı : 0 Kayıt tarihi : 12/08/09
| Konu: Geri: Sanatçı Alımları Çarş. 12 Ağus. 2009, 12:52 | |
| Gregorios Pavli 22 Şair - Yazar Luigi'nin rpsini koyuyorum ben Ergün - Spoiler:
Karşı kapı açılırken Luigi'nin aklında binlerce kurgu oluşuyordu. Bitmek tükenmek bilmeyen hayal gücünü frenleme ihtiyacı duymaz, bunu psikolojik rahatsızlıklarının getirisi paranoyakımsı bir kaygı sayesinde daha da yoğun yaşardı. Kurgular içerisinde yüzerken aksiyonu artıran kapıda tatlı bir göz aşinalığıyla anımsadığı Gress belirmişti. Luigi'nin şaşırmasına fırsat vermeden, “ Sen de mi buradaydın Luigi? Demek gözümün kaldığı oda senin... Yedi numara...” sözlerini sarfetti. Şimdi Luigi afallayabilirdi ve öyle de oldu. Sadece göz zevkine hitap etmiş olan bu yarı-yabancı ile hiç konuşmamış, zihninde ne dolanır hiç öğrenmemişti. Oysa şimdi sarfettiği sözlerle kulağını okşayarak zihninde önemli yerlere ulaşmıştı. 7 numarada gözü kalma sebebini merak ediyordu, ve kendisi düşünsel olarak yakın kimseleri göremediğinden Gress'in o odada gözünün kalma sebebinin 7 ile ilgili bir şeyler olmasını istiyordu. Ama bunların hiçbiri soğuk ve ruhsuz suratına yansımıyordu. Buzdan bir adam gibi etrafta olan biteni gözlerdi hep. Susmanın erdem olduğuna inanmazdı fakat susmak kendisine güç kazandırdığı için susardı. Kazan kaynardı, suyu buhar olurdu ve tuzunu kazanın dışındakiler kazanırdı. Buna inanarak, bunu ilkelerinin arasına yerleştirerek yaşardı. Luigi içinde bulunduğu ortam sebebiyle konuşma ihtiyacı duymuştu ki Gress kendisine doğru yanaştı, küçük bembeyaz elini Luigi'nin kansız eline kenetlendi. Tokalaşmalarının ardından parmak uçlarında yükselen Gress, öpücük sesiyle sıcak yanaklarını Luigi'nin rengi atmış soğuk ve kemikli yanaklarına temas ettirdi. Şimdi bir sinir yumağının içinde kalmıştı Luigi. Gress'in diğer davetkar bayana attığı sinsi bakışlar ve genç bayanın amacına ulaşacakken önüne engel çıkmasına bozulan yüzü fazlasıyla can sıkıcıydı. Seçim yapması gereken bir duruma sürüklenmişti. Ne olurdu sanki parça parça gelselerdi. Gözlerini Gress'e çevirdi. Uykuya dalmış zehirli oklar olan saçları toplanmıştı, yüz hatları tamamiyle estetik ziyafetiydi. Küçük parlak gözleri, düz kemikli, ince, ucu hafif açılı burnu, ince çizgili, kıvrımsız dudağı sivri ve ince yüzününü şaheser kıvamına getiren ögelerdi. Öte yandan 7 numarasını düşündü, ve düşünceyi temel taş kabul etmiş olan Luigi'nin gözünde Gress çok yükseklere ulaşıvermişti bile. Genç bayanı süzdüğünde ise, gözlerine sadece şehvet ve getirisi seksi etmenler geliyordu. Seçimini yapmıştı. Evet, bir otelde böyle bir macera şansı karşısına sıkça çıkabilecek bir şeydi çekiciliği sayesinde. Luigi kalıcılığı seçti ve "O gözünün kaldığı odanın telefonu kesik Gress! Şimdi onu belirtmeye gidecektim. İstersen beraber gidelim, ardından bir kaç kadeh bir şeyler içelim. Tabii gözünün kaldığı odada bütün ömrünü geçirmeye karar verirsen de buna bir şey diyemem" sözlerini sarfetti. Tanımıyordu Gress'i gelip gelmeyeceğini bilmiyordu ve gelme şansını artırmak için bitirici olarak son cümleyi de eklemeyi ihmal etmemişti. Genç bayana döndüğünde çoktan gözlerinin düştüğünü farketti. Eliyle Gress'e koridoru göstererek gidelim işaretinin ardından hızla anahtarı aldı kapıyı kilitleyip Gress'e yetiştiğinde resepsiyona ulaşmışlardı. "Haberleşmek için duman kullanmak zorunda bırakılırsam oteliniz yanabilir" 'Anlayamadım beyefendi?' "Odamdaki telefon daha fazla bozuk kalırsa yanacağımızı kastettim" 'Anlaşıldı efendim' "Anlayabildiğinize sevindim" Gress'in tebessümleriyle beraber girişin skarşısındaki, lobinin koridora bakan yüzünün sağında yer alan küçük ama gösterişli bara yerleştiler. Kendisine bir Blue Blazer istedi, hazırlanması uzun süren bu kokteylden önce Gress'in de iznini alarak iki Affinity söyledi. Artık durulmuştu ortam, hareket eden sadece barmenin yetenekli kolları ve Gress'in gelirken açtığı, uçlarından parlak pullar dökülüyomuş hissi veren saçlarıydı... Büyük bir sessizlikle sözü Gress'in almasını bekledi.
| |
| | | | Sanatçı Alımları | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |